Kurguzist

GÜNLERİN GÜNCESİ

Yağmur her çiselediğinde dışarı çıkmak gelirdi içinden. Güneş her battığında, mesai saati her dolduğunda, her okulun çıkış zili çaldığında daha fazla insanı görmek isterdi. Aynı güne tekrar başlamak için biten bugünün koşuşturmasını izlemek hoşuna giderdi. Merak ederdi gözlerine yansıyan her insanın, onun gördüğü gibi kendilerini görüp göremediğini. Görselerdi ne yapacaklarını? Nasıl göreceklerini? Sahi insanların kendilerini görebilmesi için gözlerini onların gözleriyle buluşturması mı gerekti? Sabah koşarak başladıkları günün yine koşarak bittiğini anlamış olsalar gerek ki kimsenin göz göze gelmeye vakti yoktu. Özellikle yağmur da varsa… 

Su olmadan yaşayamamalarına rağmen, elbiseleri için sudan kaçışları adeta bir fidanın mevsimi yerine serayı tercih edişini andırıyordu. Şahsen bu görüntüyü bir ağaca sorsak ne der, diye düşünmüştür hep. Sonuç olarak biz ağaç değiliz, diye yanıtlasa da düşünürdü işte. İçinden sürekli sorular sormak geliyordu zaten. Ne sorular mümkündü ne cevaplar. Yanıtsız her sorusunda kitabın sonunu değil, nasıl yazıldığını merak edenler için her sayfası aynı olan bir roman ne anlama gelirdi diye içinden geçirirdi. Bildiği tek bir şey vardı ki bu kadar kaçan insan içinde yağmur duranı seçmiyordu elbette. Ama duran kişinin seçtikleri vardı. İlk seçimi gökten yağan yağmurdan yine göğün altındaki yapay bir nesneye sığınarak kurtulan sayfalardı. Normal manzaraların bile anlamını aramak yorucu olsa da birine bakarak fark etmek ayrıcalıklı hissettiriyordu. Birisinin yalnızca ölünce gözlerinin önünden geçecek olan sayfalarının birinde, fark ettirmeden bulunmak ne güzel bir histi. Bu hissi başkalarına tattırdığından beri kendisi de yalnız hissedemez olmuştu. Acaba onunda fark edemediği sayfalarında bulunmuş insanlar var mıydı? O, kimlerin gözünde kendi koşuşturmacasını görememişti? Günü, kimin bakışlarının yansımasında bitmişti? Onu anlamlaştırmaya çalışmış birisi var mıydı? 

Bu düşünceler içerisinde yürürken yağmur çoktan kesilmiş, gün ise sonunda bitmişti. Bir hayalperestin bir günü daha ise yağmurla başlayıp bitememişti. Günlerini, düşüncelerinde yaşamaktan daha kötü ne olabilirdi diye düşündü. Hep aynı konuları, aynı şeyleri yapıp cuma akşamları tatillerinde 2 gün izinliyiz diye mutlu olan, o göz göze gelmeyen insanları düşündü. Herhalde daha kötüsü düşüncesiz yaşamaktı..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir