Kurguzist

Oblomov’u Anlamak

Oblomov’u Anlamak Oblomov’u anlamaya başlıyorum. İnsan bu hayatta düşündüklerini ya tam yapmalı ya da yapmaktan kaçınmalı. (Geniş bir rahatlık ölçütü kaplamışsa bedenini, uzak duruyordur insan kendini kelepçeleyen düşüncelerden ki öyle dıştan yargılamaya karşı gelmeli.) Oblomovluğu da ikiye ayırdım. Tanrının lütfettiği ilki – bu daha çok kalıtsal olana giriyor ki doğuştan gelen bir özellik olsa gerek–, diğeri ise sonradan kazanılan… Yaratıcı bizi rahat düşünmeye sevk etmişse ve biz de bunu genlerimize işlemiş bir şekilde harfiyen yerine getiriyorsak tamam, görünen Oblomov olmayı başardık sayılırız. Lakin işin bu kısmının pek ilgi çekici olduğunu düşünmüyorum. Beni daha çok cezbeden sonradan Oblomov olma –derin oblomovluk– becerisi… Bunu kendini rahatlığa vuran işlevsellikten uzak bir biçim olarak da nitelendirebiliriz. İşlevsizliğin de bir sebebi olmalı. Bir felsefeye göre herhangi bir şeyi yapıp ondan haz duymanın yolu yaptığımız o şeyi mükemmeliyete yaklaştırmaktır. Mükemmeliyetçilik dışında atılan hiçbir adım haz veremeyeceği için onu yerine getirmenin de bir anlamı olmamalı. Oblomov da buydu. Artık bir şeylerin mükemmel olacağına inanmıyordu, sadece hayal ediyordu. Belki böylesi haz verici idi.