
BİR VARMIŞ BİR YOKSUN
-1-
Başları önünde, ellerini elleriyle hapsedercesine birbirlerine kilitlemiş bir grup taziyeleri kabul ederken sıkıca yumdukları gözleriyle günün bitmesini dilediler yaratıcıdan. “Mekanı cennet olsun” denildi, çatık kaşlarla onaylandı ev halkının haklı acıları. Sonra, hep sonrası vardır, kalabalık yavaş yavaş dağıldı. Alıştırmak istercesine. Birbirlerine attıkları kaçamak bakışlarla önce kimin ayrılacağına karar verildi, ardından ev sahibinden kısık sesle müsade istenildi. Kapalı kapılar ardında ailesine çektirdikleri hakkında fısıldaşıldı. Karısına uyguladığı şiddet, kızına olan abartılı kısıtlayıcılığı, abilerini mal kavgasında nasıl kaybettiğini konuştular. Çevresine olan tutumu, kibri ve vurdumduymazlığı hakkında da birkaç zırvalık döndü durdu ortada. Dudaklar gergin lakin ne yaptığından emindi. Elmacık kemikleri daha fazlasını istemeye cüret edemesinler diye gerilmiş; dudak kenarları birbiri üzerinde sıkışmış, sohbetten aldığı zevki saklamak için fazlasıyla uğraş sergiler olmuştu. Gözler arada sırada kısılıyor, aslında o kadar da ilgilerini çekmediği izlenimini verme adına göz temasına ara veriliyordu. Hatta arada kalkıp kendine kahve yapma cüretkârlığında bulunanlar dâhi oldu. Tekrar dağıldılar. Bugünkü sıkıntılarını hiçlerin dramıyla gidermiş olmanın hafifliğiyle uçarcasına odalarına çekildiler. Bir sonraki kaybın getirileri hakkında kafa yordular. Ve yoruldular. Erken kalkmaları gerektiğini düşünenler erken uyudu. Diğerleriyle ne zaman ne yaptılarsa onu.
-2-
…
D.T. 07.04.1971
Ö.T. 21.02.2013
Nur içinde yat.
Annemi babımın yanına gömerek nur içinde yatmasını temenni etmek gülünç. Yanıt alamayacağımız gerçeğini hesaba katmadan fikrini sorma imkânımız olsaydı; yine aynı yere defnedilmek isterdi muhtemelen.
Bu yüzden hiç numaran olmadı anne. Hiçbir zaman bir seçenek olmadın. Hep oradaydın, gözlerim açık ve kapalıyken. Seni hâlâ görüyorum çürümeye başlamış bedeninle. Her daim soğuk ve ruhsuzsun. Aldığın nefesi verebildiğin zamanlardan bir alışkanlık.
Omzumda bir el, iyi olup olmadığımı soruyor. “İyiyim” diyecek oluyorum gayri ihtiyarı, kötü olduğumu hatırladığım bir anı yok zihnimde. Ben hep iyiyi oynadım.
“Şu an değil.” diyor annem dişlerini sıkarak. Kasılmış çenesinde yerini doldurmak istediğim iki çukur. “Şu anda da mı değil?” anne. Işıkları kapatıp yorganımı başımın üzerine çekene kadar beklemeli miyim?
Aralarına toprak girmiş tırnaklarımı mezar taşının yazıları üzerinde gezdiriyorum. İsmi buraya yakışmış bir yabancının adı yazılı şimdi parmaklarımın altında. Mezar taşından destek alarak doğruluyorum. Anneme getirdiğim çiçeklerden birini ezmiş dizlerim, pantolonumda ıslak lekeler bırakarak.
Göz ucuyla babamın yattığı yere bakıyor ve “Gidelim” diyorum. Ama nereye?
Kardeşim koluma girip başını omzuma yaslıyor. Tokamın tutamadığı bir perçemi eliyle kulağımın arkasına sıkıştırıyor. Gerçekliğinden şüphe duyduğum bir tebessüm beliriyor dudaklarında. Acıyla kavrulmuş, olgunlaşmamış bir tebessüm.
Birbirimizden destek alarak yürümeye başlıyoruz. Arabaya yaslanmış, beklemekte olan kuzenime bakıyorum. Bizi havaalanından almaya geldiğinde tanımakta güçlük çektiğim ve emin olmak için defalarca kardeşimden onay almak durumunda olduğum kuzenim. Arabaya doğru geldiğimizi fark edince sigarasını yere atıp söndürüyor. Arka koltuğun kapısını açıp yerleşmemi bekliyor. Kardeşimden destek alarak oturup arabanın kapısını kapatıyorum. Başımı cama yaslıyor ve dışarıdakileri seyre dalıyorum.
-3-
İzliyor ama görmüyor. Yoksa bilirdi beni, tanırdı. Nasıl unutabilir ki. Yaşanılır bir hayatın borçlusuydum ben. Kim kendinden, bizden, bu denli uzaklaşabilir? Başka kim benzetebilirdi var olmayan çehremi kanlı canlı çehresine?
Hatıraları tazeleyeyim içi katran dolu kulaklarınıza: Bakışları bakışlarımı delip geçer ve kurutur çiçeklerimi. Omzuma dokunan eller yüreğime düşer, acıtır canımı. Gözyaşlarım yoktur benim içime akıtacak. Ağzım da vardır dilim de fakat konuşamam ben, çalınmış sözcüklerim. Onu kucaklarken beni sert zeminle buluşturmuş beşiğim. Çiğnemişler ıslak, yumuşak, çürümüş bedenimi. Üzerimde binlerce ayak izi; bunlardan biri sana ait, biri bana.
…