Kurguzist

Duymuyorsun Sesimi Belki De Wi-Fi Yoktur

Kalem ile, kâğıt ile, gerçek kelimelerle… Evet, bir zamanlar bunlar vardı. Dokunabiliyorduk iletişime. Zaman geçiyordu, mektubu yazıyorduk. Kâğıt yırtılıyordu. Ama yırtılan parçalar bizimleydi. Hisler bizimleydi, izler bizimleydi. Mesaj kutumuzda “görüldü” ibaresi yoktu. Davetleri ve vedaları harfler getiriyordu. Gördüğümüzü mavi tik değil, bizzat biz bildiriyorduk.

İletişim çağında iletişememenin milyon çeşidini icat ettik. Öyle ki konuşmadan tartışıyor, yüz yüze bakmadan utanabiliyoruz. Birbirimizi duymuyoruz ki. Duymak için susmak gerekir çünkü. Ama biz boyuna bağırıyoruz. Sesimiz yansıyor, yankılanıyoruz. Kendi yankımızı seviyoruz. Sosyal medyaya giriyoruz. Bir şeyler yazıyoruz. Biz yazıyoruz. Kendimiz. Ama neden kendimize ekranın karşısından bakıyoruz? Kendimiz beğeniyoruz yazdıklarımızı. Narcissus’un bayrağını taşıyoruz.

Günlerden bir gün, av izindeki Narcissus susar ve bitkin bir şekilde göl kenarına gelir. Gölden su içmek için eğildiğinde, sudan yansıyan kendi yüzü ve vücudunun güzelliğini görür. O da, daha önce fark edemediği güzellik karşısında büyülenir; yerinden kalkamaz, kendine âşık olmuştur.

Biz suyu da değiştiriyoruz. Milyonlarca yüz buluyoruz kendimize, efektler arasından. Duygularımızı emojilere sığdırıyoruz. “Acil” olduğunu yazan mesajların altından kaç kere kalbimizi hoplatacak cevabı bekledik de sonuç boş çıktı.

Öyle bir dil oluşturduk ki kendimize, sadece adımızın yazdığı mesajlar korkunç gelmeye başladı. Oysa ki ismimiz buradaki en gerçek şey değil mi? Peki ya hayatımızdaki insanlar? Dostlarımızı küçük yuvarlak profiller arasından da seçebiliyoruz. Küçük yuvarlak fotoğraflar… Ne ifade ediyorlar? Küçük yuvarlak Narcissus’lar.

Konuşmuyoruz. Konuşamıyoruz. Konuşmak kırılgan bir şey. Kırılmak istemiyoruz. Kaçıyoruz. Giyiyoruz zırhları. Çeliğin arkasına sığınmıyoruz ki… Mizah, ironi, alay, mesafe… Bunlarla koruyoruz değil mi kendimizi? Kimseden.

Her cümlenin sonuna koyduğumuz kahkahalar, kelimelerin taşıyamadığı duygular gibi. Her cümlemizde yırtıkları kapatıyor.

Sessizlik oluşuyor bir süre sonra ve o sessizlik hiç rahatlatıcı değil. O sessizlik, “bağlantı yok” yazısı yanıp sönen modem gibi. Biriyle konuşuyorsun ama ne dediğini karşı taraf anlamıyor. Bağlantı zayıf.