Hükümsüzlüğün Hükümleri

1.
Kalemimi kırıyorum
Onun beni kırması an meselesi iken.
Kanımı çatlamış damarlarımdan damıtıpta
Dünyanın göğüslerinden mürekkep diye
akıttığım yeter!
Tek bir beyaz kağıdı bile utandıracak kadar
kan kalmamıştır damarlarımda.
Çatlamış damarlarımda kendime yer kalmamıştır.
Sessizlik, boynumu uzatırken karanlığın siperlerine
Boynumu geri çekecek güç kalmamıştır.
Yağsız bir urganım artık
Siperlerine; tahtadan,
Cansız askerler koyduğum gençliğimin boynunda.
Bilmem! Nereli içimde öldürdüğüm insanlar?
Neden bazı çiçekler bazı saksılarda irrite durur?
Su içtiğim bardak niçin inler mesela?
Ve neden tanımıyorum, şu saatlerce bakıp durduğum
Tiz bir çığlıkla katliamlar yaratan, aynadaki silüetimi?
Karanlık çökmüş
İnceden, dizlerime vuran sızıdan anlıyorum
Karanlık çökmüş
Portakal kabukları çıtırdamıyor artık dumansız sobanın üstünde
Karanlık çökmüş ama çökmemiş uyku
Şakaklarımdan sızan ince bir kan gibi soluyor sessizlik.
Göklerine yıldırımlar astım dünyanın
Göklerine karanlıklar, göklerine fırtınalar…
Ve bazen gökkuşakları
Gökkuşakları bağladım;
Gök, çığlığımla yırtılmasın diye.
Binbir renkliydi,
Hangisi morun ötesi hangisi berisi unutuluyordu artık.
Ama görüyorum şaşırtan bir netlikle
Gökkuşakları gelin kuşağı gibi sırıtıyor maviliğin ortasında
Oysa gelin kuşak bağlandıktan sonra ağlar,
Gök kuşak bağlanmadan önce ağlıyor.
2.
Güneşe sapan taşı atardı çocukluğum
Yıldızların uğultusuna sapanın kendisini asardı,
Dilek ağaçlarında ben sallanırdım
Çaputlarım parmak uçlarımdan sallanırdı.
Bütün savaşlarım kendimle demişti
Kim demişti bunu?
Ne amaçla söylemişti?
Cephelerini hep kendi kalelerine açan ben mi?
Madem cephelerim hep kendi kalelerime dönük
Niye sessiz bir ayaklanış gibi silahlanıyorum?
Silahlanıyorum;
Mermisiz değilim, namlum yok!
Ama silahlanıyorum.
Beynimi bin derecede, dikenli bir çekiçle döven çocuklar;
NAMLUM YOK!
Gecenin sonunda bir usturlap fırlatıyorum aya
Aya hükümsüz hükümdarlıklar kuruyorum.
Kendi hükümdarlığımın hükümsüzü olmak
Kendi kendimi takip etmek aynalarda
Ve bileklerimden akan kanın sesini duymak oluyor şimdi yalnızlık
Yo hayır böyle ölçülmezdi karanlık
Duydum, ben karanlığa hükümler vermiyorum
Karanlıklar bana hükmediyor.
3.
Cinaslı bir kafiyeyim bundan sonra
Destursuz bir ünlem!
Birçok anlama gelebilirim
Birçok anlam bende meydana gelebilir
Ve bazen bütün anlamsızlıklar
Bütün anlamlara kafa tutabilir.
Ben kafa tutuyorum bütün anlamlara,
Bütün anlamlar bana kafa tutuyor.
Yeterince anladım dedikçe yeni anlamlar sunmasaydı dünya
Boşalan tabağı fazlasıyla doldurmasaydı
Beynimin oburlaşması vurmasaydı uykusuzluklarıma
Zonklamazdı belki vicdanımın şakakları,
Zonklamazdı acısı tenimde, öldürülmesi çocukların
Zonklamazdı dünya, gözyaşlarını uğurlayan bileklerimde.
4.
Bin parçaya böldüğüm kalemimi
Yapıştırıyorum uykusuzluklarımla
Kanayan bir şeyler var
Kanayan, durmadan…
Durmadan akan damarlarımdan.
Kabuk tutmayan yaralarım
Tutun dünyayı kızıl saçlarından
Tutun ve bastırın bağrına karanlığın
Çöksün kendi içine çökecekse artık
Böylelikle çökemez çocukların üstüne.
Çatlayan damarlarım iyileşin
İyileşin sessizliklerim
Çünkü damarlarımdan
Mürekkep diye kan akacak yeniden.