Kurguzist

Ölüyorum O Halde Varım

Edvard Munch Ölüm Yatağında

  Vahşice yıkıp geçiyoruz dünyadan. Hepimizin dişlerinde taze kan; soğumamış, kurumamış. Tırnaklarımızın arasında parçalanmış et, tırnaklarımızın arasında solucan; kemiriyor insanlığımızı. İz bırakacaksın dünyaya derdi hep annem, her insanın kendi çapında bıraktığı izleri, yıkımları, unutarak. Bir milyar yıl sadece hayvanlar yaşasa dünyada, insanın bin yılda verdiği yıkımı veremez, biliyorum. İnsan toplumsal bir hayvandır diye bir taş atmıştı kuyuya delinin biri, bin akıllı çıkaramadı o taşı kuyudan.

    Yıkıp geçtiğimiz dünya da yapılmaya değer tek eylemin ölmek olduğunu anlamam uzun sürmedi; ama bir gün ölecek, bir gün yok olacak olmak masumlaştırmıyor yıkımları. Masum olmak akıllı bir varlığa verilecek bir sıfat değil. Çünkü akıl en büyük silahtır, kafasının içinde silah taşıyanların mağduriyeti silah kendi üzerlerinde patlayana kadardır.

   Ben yıkımın bittiği yerdeyim.  Herkesçe beklenen bir sonun başlangıcıyım ben. Gözlerini dünya denen mekansızlığın tavanına çevirenlerin beklentisi…Ölüme yarılanmış bir mumun ışığı ile yaklaşmaya çalışıyorum. Duruyorum neden sonra, bir belirsizlik var, ölüme yaklaşmanın bir bedeli olmalı: Yaşam… Ha ha ha! Bir gün öleceğimi bilenler istediler yaşamamı. Bile bile atıldım bu çukura. Ve şimdi nefesi canilik kokan güruhla aynı çukurda kaynatılıyorum, çukur sefaletle doluyor. Kaynatılıyorum, yaralarım asla kapanmayacak gibi kanıyor. Gülüşmeler duyuyorum, beynimi paslı bir iğneyle, ince bir işçilikle delen gülüşmeler…

   Ölmek, bir serzeniş, bir isyan ile değil, uysal bir koyun gibi vereceğim boynumu. Ölmüş olmak ölümün kendisinden daha az korkutucu değil mi? Gövdem nazlı bir titreyişle isterdi oysa yaşamayı; gülmek ağlamaktan daha zor olmasaydı. Ben ölümün proletaryası, ben ölümün propagandasıyım. Rahatsız bir rahatlığın ürünüyüm ben. Ölüyorum, o halde varım…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir