Yahuda İnsanoğluna Bir Öpücükle Mi İhanet Ediyorsun?
(Luka 22:48)

Yahudiye’de birtakım bulutlar kanla okşanmış
Bir çarmıhın üstünü sislendirmekte
İki el, iki ayak çivilerle çakılmış; çarmıh kanlara belenmekte
Yeni ahit diyorum ne diyorsun bu duruma
Bilmem diyor İsa’nın kafatasında şarabımı yudumluyorum
İslam yaramaz bir öğrenci edasıyla söze atılıyor
Yalan diyor İsa’yı görmedim ben çarmıhta
Ne komik(!)
Tanrılar bile birbiri ile savaşta…
Yahuda! dikenlerimi bir devenin ağzında mı eritiyorsun,
Yoksa İsa’nın başına taç olarak mı geçiriyorsun?
Yahuda sahte bir mahcubiyetle susuyor.
Çarmıha ben de çakılmayacaksam ne geziyorum tarihin sayfalarında?
Hristiyan alemi içli bir koro halinde gülüyor
Kutsal kâsede İsa’nın kanını uzatıyorlar bana,
Vakit: son akşam yemeği
İçmem diyorum elimin tersi ile koronun üstüne itiyorum
Da vinci gözyaşları içinde tablosunu çizmeye devam ediyor.
Bir Kürt kızının kızıla çalan saçları hunharca hırpalanıyor
Hırpalandıkça yayılan kına kokusu
tüm coğrafyaya bütün kutsal kitapları sorgulatıyor.
Bir yerlerde bir firavun bütün İbrani bebeklerini öldürtüyor
Musa ölmüyor!
Bilmem kaçıncı Ramses tanrıların şahı Yehova’ya amansız bir savaş açıyor
Sezar diyorum, boş ver bunları neden büyük dediler sana
Kleopatra’nın yatağından sesleniyor; İskender’e sor!
Hanginizdiniz büyük olan, diyorum
Etrafı büyük bir çöl sessizliği kaplıyor
Neyse diyorum, ne önemi var?
Ve sonra İskender Ramses ’in üzerine yürüyor
Yumruklarını sıkarak:
Kar mı yağdırmış senin üzerine Yehova?
Yoksa kan mı Nil’e?
Simya diyorum ne kadar da önemli?
Dene-me yanıl-ma -ymış,
hatlar karışmasın -me, -ma olumsuzluk eki!
Tarih yanılmaz hep tekerrür edermiş
Tarihi kahramanlar ölüp ölüp dirilirlermiş
Tarih kimyadan mı ibaretmiş?
Altın bulamadım saygıdeğer Musa
Mahzur gör felsefe taşım da yok
Bir iki parça gümüş buldum yalnız
Eritip bir put yapacağım onla
İbrahim gelir diye sahneye sonra, elinde ise asa
Yok yok bir yerlerde bir şeyler karıştı, elinde balta…
İbrahim, sözüm olsun seni kırmakların tanrısı ilan edeceğim
Hem bak bizim buralarda kırılan tamir edilmez
Tek bir kemiğin bile kaynamasına izin yoktur buralarda
Uhu ile doldurulur kırılan yerler
İnatla Japon yapıştırıcı verilmez kırılan parçalarımıza
Sahi insan da kırılır mı?
Bin yerinden kırıldı Musa
-Görülen geçmiş zaman Musa görülen geçmiş zaman…-
Hem de baltayla falan değil ha…
Buranın diyorum toprağı taşlıdır suyu tuzlu
Dinlemiyorlar.
Bir peygamber olsam diyorum
Çöl ortasındaki serapları hakikate çevirsem
Kumlar dolsa apış aralarıma…
Ve ağız dolusu küfürler ediyorlar bedeviler
Tam da seraplara dalmışken
Taif değil burası diyorum
Taşlanacak olan ben değilim…
Sonra bir yaz gecesi annem uyandırıyor uykumdan
Evimizin damlarına yıldızlar yağıyor
Bir yıldız içine çöküyor
Karadelik tekilliğine dönüşüyor
İşte o gece bende içime çöküyorum
Bir insan tekilliğine dönüşüyorum.
Marcus Antonius tarihe bir dip not düşüyor;
‘Sende mi Bürütüs?’
Sezar’ın kemikleri sızlıyor;
‘’Bunu da mı çaldın?’’
Kleopatra az değilsin diyorum,
Salome önünde diz çöküyor;
‘’Kraliçem gözün arkada kalmasın…’’
Freud bir rüya görüyor: Nietzsche bir ata sarılmış ağlıyor
Delirmek diyorum, aşktan bir adım önde olmalı.
Sabahattin Ali’nin öldürüldüğü yerden mumyası
Solcular tarafından çıkarılıyor
Sağcılar tarafından cenaze namazı kılınıyor
İslami usullere göre gömülmesinin ardından bir ses duyuluyor;
İsrafil bu coğrafya için sura üflüyor artık
Geldi de geçti zamanı diyor
Sağ sol yer yön zarfı olmaktan çıkıyor
Orta yoldan yürüyenler, ki onlar en mutlularıdır,
Meteliksiz şekilde evlerine dönüyor.
Kafamın içinde binlercesi savaş içindeyken
Ekrandan; haydi çocuklar uykuya yazısı geçiyor
Gülüyorum, saat henüz dokuz!
Aaa televizyon göz kırpıyor diyor kardeşim
Babam inatla ilimünati diyor
Bilgisayarın kamerasına siyah bant yapıştırıyorum
1984’ün provasını yapıyorum
Winston kitaplığımın arasından küfürler savuruyor
Gorki’yle seni yan yana koyanlar utansın diyorum
Gorki kahkahalar içinde küsüyor.
Dedem çorak toprağı göstererek burası acıların diyarı diyor
Acıyla beslenenlerin diyarı…
Dedem filozofların Aristo soyundan geliyor demek ki
Antik Doğu Anadolu felsefesinin tacını takıyorum dedeme
Sonra Urfa’nın feodal bir ağasına savaş açıyor
Lastikten pabuçlarına bakmadan.
Kız veriyor ağa, kız da alıyor
Dedemin şairler soyundan gelen torununu 5. Karısı yapıyor
Ve savaş bitiyor!
Bozkırın ortasında taşa kazınmış bir cümle haykırıyor;
‘’Zamanı Tanrı yaşar, insanoğlu hep ölmek için yaratılmış.’’
İnsanoğlu öldürmek için de yaratılmış.
Sahile bir bebek vuruyor,
İnsanlığın son kırıntılarından tiz bir çığlık kopuyor.
Yatağı kan olanların çağında
Adımı yatağında ölenlerin en başına yazdırıyorum.